Ortopedi ve Travmatoloji uzmanımız Op. Dr. Hüseyin Güray Alın çağımızın hastalığı olarak nitelendirilen Fibromiyalji hakkında bilgilendirici bir yazı kaleme aldı.
İşte Alın'ın dikkat çeken o yazısı;
Fibromiyalji fizik tedavi, ortopedi, dahiliye, nöroloji, psikiyatri ve hemen her uzmanın ya da pratisyenin karşılaştığı zorlu bir hastalık tanımını oluşturuyor. Ne bilindik bir tanı yöntemi var ne de tek tedavisi. Psikolojik komponentinin olması da rahatsızlığı iyice zorlaştırıyor. Üstelik kolay kolay iyileşmiyor.
Aslında o kadar karmaşık bir durum değil, sonuçta, kas grubunun üzerinde ağrılı düğümler nedeniyle kronik yakınmalar oluşuyor. Bu düğümler bazen tetik noktalara, çoğu zaman akupunktur meridyenleri üzerindeki noktalara ait oluyor. İç organların segmentleri yani omurganın ilgili seviyesi dahilindeki kaslar, eklemler, cilt, katmanlar halinde etkilenmektedir. Bu yüzden örneğin karaciğer disregülasyonu (düzensizlik) ve sonrasında disfonksiyonunda (işlev bozukluğu) kaslar ve tendonlarda yaygın ağrılar olur, düşünce ve duygulanım bozuklukları hatta depresyon olabilir, baş ağrısı, adet rahatsızlıkları ve uyku düzensizlikleri çeşitli kombinasyon ve şiddetlerde görülebilir. Eğer enerji düzeyinde bakılmazsa, görünen fiziğin anatomisi ve fizyopatolojisi rahatsızlığın giderilmesine yardımcı olmuyor. Antidepresanlar bu durumda sıkça kullanılıyor ve yeni yan etkiler ve sorunlara yol açıyor.
Fibromiyaljide de diğer hemen tüm kronik ağrı durumlarında olduğu gibi düşünme ve duygulanım kalıplarında, dünyayı algılayış ile ilgili kişinin kendisine, özüne ters gelen bir bozukluğu vardır; bu durum ve bağlantılı olabileceği başlangıç deneyimi örneğin hastanın geçirdiği rahim alınması ameliyatından sonra, iyi bir anamnezle ortaya çıkarılmalı ve uzun vadede tedavisi gözönüne alınmalıdır. Bilişsel terapiler, homeopati, psikokineziyoloji, yoga, tai chi uygulamaları, ayurvedik temizlenme ve beslenmenin ve daha pekçok tamamlayıcı tekniğin yardımı olur.
Kısa vadeli tedavide, omurga üzerinde yapılan segment muayenesi ile seviye tespiti yapılmalı, gövdedeki organların temsil bölgeleri dikkate alınmalı, refleksoloji ve meridyen bilgisi de kullanılarak ekstremitelerdeki (kol ve bacaklar) ağrılı noktalar belirlenerek organizma bütüncül bir bakışla muayene edilmeli, bulgular birleştirilmelidir. Rahatsız olduğu anlaşılan segmentin ve akışı bozulmuş olan organ veya organların meridyeninin nöral terapi yöntemiyle ve akupunktur ile iğnelenmesi, ozon terapi, manuel terapi, besin takviyeleri, tıbbi ve bitkisel ilaçlar, nefes egzersizleri ve tıbbi detoks uygulanması fayda edecektir. Biorezonans ve kineziyoloji ile alerjilerin, bozucu alanların varlığı tespit edilerek tedaviye dirençli hastaların da temelden kontrol altına alınması sağlanabilir.
Hastanın kendisine çok iş düşüyor. Belirli bir programı uygulamaya kararlı olması, ne olmak istediğini anlaması, kalbinin sesini dinlemeyi öğrenmesi gerekiyor.
Fibromiyalji, insanın bir bütün olduğunu, bir bütün olarak hastalandığını, parça parça tedavi etmenin bazen mümkün olmayabileceğini çok iyi gösteren bir örnek. Kanser bundan çok farklı değil, o da bir algı yanlışlığının eseri, ve eğer düzeltilirse de iyileşebilen bir sapma. Zorluk kanserde veya hastalıkta değil, alışkanlıkların, kalıpların değiştirilmesinde. Burada yol gösterici bir rehbere ihtiyaç olabilir. Bu durumda hekimlerin ve tedaviyle uğraşanların sorumluluğunun ne kadar büyük olduğu anlaşılıyor. Bu kişiler kendilerini iyileştirme yolunda benzer uygulamaları yapmıyorlarsa önerileri teoride kalır ve hastanın güvenini kazanmaları zor olur. Yaralı olmayan hekim hastalarının yaralarını anlayamaz ve çözemez.